Taksim Meydanı


Taksim Meydanı, Beyoğlu’na açılan bir kapı olduğu kadar İstanbul’un birçok semtini birbirine bağlayan yolların da merkezinde bulunmaktadır. Taksim Meydanı’nın tarihi, meydana ismini veren Taksim Maksemi’ne kadar uzanmaktadır. Beyoğlu bölgesinde suların taksim edildiği bina olan Taksim Maksemi 1731’de hizmete girmiştir. Meydana inşa edilen ikinci büyük yapı, 1806’da açılan “Topçu Kışlası” olmuş, 1921’de boşaltılan kışlanın avlusu futbol sahasına dönüştürülmüştür. 1939’da yıkılan kışlanın yerine 1940’ta Taksim Gezisi inşa edilmiştir. Meydana bakan bir başka yapı ise 1880’de inşa edilen Aya Tirada Rum Ortodoks Kilisesi’dir.

1940’lı yıllardan bir kartpostalda Taksim Meydanı. 
Feza Kürkçüoğlu Arşivi
Taksim Maksemi.
Feza Kürkçüoğlu Arşivi
1731’den beri Taksim Meydanı’nın köşesinde yer alan Taksim Maksemi, 2021.
Video-Fotoğraf: Çağrı İşbilir

Cumhuriyet döneminde 1928’de açılan Taksim Cumhuriyet Anıtı, İstanbul’un simge yapılarından biri olur. Meydanın Ayazpaşa tarafındaki binalar 1946’da yıkılır ve “İstanbul Kültür Sarayı”nın inşasına başlanır. Bina 1969’da tamamlanarak “Opera Binası” ismiyle açılır ancak 1970’te çıkan büyük yangında yok olur. Yeniden inşa edilen ve 1972’de “Atatürk Kültür Merkezi” ismiyle açılan bina, 2008’de kapatılarak 2018’de yıkılır. Atatürk Kültür Merkezi’nin yeni binasının inşası tamamlanarak 29 Ekim 2021 tarihinde açılışı yapılır.

1972’de açılan ve 2021’de yeniden inşa edilen Atatürk Kültür Merkezi (AKM), 2021.
Video-Fotoğraf: Çağrı İşbilir

Taksim Meydanı’na bakan en yüksek yapı olan The Marmara Taksim Oteli, 1975 yılında Intercontinental ismiyle açılmıştır. İsmi önce Etap Oteli, daha sonra da The Marmara Taksim Oteli olan bina 2016 yılında yenilenmiştir. Meydana yapılan son bina ise 1968’den beri yapımı için uğraşılan Taksim Cami’dir. Caminin yapımına 2017’de başlanmış, 2021’de de açılmıştır.

Yeni düzenlemesiyle Taksim Meydanı ve yeni inşa edilen Taksim Camii, 2021. 
Fotoğraf: Çağrı İşbilir

Törenlerin ve resmî ziyaretlerin ilk adresi olan Taksim Meydanı, siyasi partilerin ve çeşitli kuruluşların miting ve yürüyüşlerine, 1 Mayıs törenlerine ev sahipliği yapmıştır. Rum vatandaşlara karşı saldırıların yapıldığı 6-7 Eylül 1955 Pogromu’nun başladığı yer olan Taksim Meydanı, 16 Şubat 1969’da tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen olaya sahne olur. Gericiler, meydanda ABD’nin 6. Filosu’nu protesto eden devrimci öğrencilere polis desteğiyle saldırırlar. Olay sırasında Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan isimli iki işçi yaşamını yitirirken, iki yüz kişi de yaralanır.

16 Şubat 1969’da Taksim Meydanı, “Kanlı Pazar” olayı. 
Feza Kürkçüoğlu Arşivi 
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği tarafından basılan 21 Şubat 1969 tarihli “Kanlı Pazar” gazetesi  
Source: Feza Kürkçüoğlu Archive

1969’daki “Kanlı Pazar” unutulmadan bir başka kanlı pazar daha yaşanır. 1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda yapılan en büyük miting ve sonrasında yaşananlar “1 Mayıs 1977 Katliamı” olarak tarihe geçer. 1976 yılında ilk kez Taksim Meydanı’nda kutlanan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından düzenlenen 1 Mayıs mitingine yüz elli bin kişi katılır. Ertesi yıl, DİSK’in düzenlediği 1 Mayıs 1977 kutlamalarına bu kez beş yüz bin kişi katılacaktır. Taksim’e doğru Beşiktaş ve Saraçhane’den iki koldan yürünür. Alan tamamen dolmuştur, saat 18.45 sıralarında DİSK Başkanı Kemal Türkler konuşmaya başlar. Saat 19.00’a doğru Türkler konuşmasını tam bitirecekken, Tarlabaşı yönünden önce bir el, ardından da iki el silah sesi duyulur. Ardından Sular İdaresi’nin duvarının üstünden, o zaman adı Intercontinental Oteli olan otelin üst katlarından alanı tarayan silahlara, alanı makineli tüfekler ile tarayan iki de araba eklenir. Basınçlı su, ses ve sis bombası atan panzerler paniği daha da artırırlar. Meydan bir uçtan bir uça koşan insanlarla doludur. Ezilenler, yaralananlar ve ölenler yerde yatarken Taksim Meydanı boşalmıştır. Alana açılan Kazancı Yokuşu kaçmaya çalışanların hayatını kaybettiği bir yer olurken, yaralılar Taksim İlk Yardım Hastanesi ve diğer hastanelere taşınır.

1 Mayıs 1977 Katliamı başlamadan önce Taksim Meydanı.
Feza Kürkçüoğlu Arşivi

Resmî açıklama 34 ölü ve 136 yaralı olduğu şeklindedir ancak, savcılığın, emniyetin ve gazetelerin açıkladığı ölü sayıları birbirini tutmaz. DİSK, 36 kişinin hayatını kaybettiğini, yüzlerce kişinin yaralandığını açıklar. Katliamdan sonra iktidar ve iktidar yanlısı yayın organları olayın “sol içi çatışma” olduğu yalanına sarılır. 1 Mayıs 1977, yükselen toplumsal muhalefeti ve büyüyen devrimci hareketi bastırmak için kontrgerilla tarafından düzenlenen bir katliamdır. Ve bu katliam, devrimci hareketin kırılma noktalarından biri olur.

DİSK’ten 1 Mayıs 1977’de katledilenler için “Anıları Yaşayacak” başlıklı açıklama
Feza Kürkçüoğlu Arşivi
Taksim Meydanı, 1 Mayıs Katliamı, 1 Mayıs 1977.
Fotoğraf: Coşkun Aral
Taksim Meydanı, 1 Mayıs Katliamı, 1 Mayıs 1977.
Coşkun Aral Arşivi
1 Mayıs 1977’de ölenlerin büyük çoğunluğu Kazancı Yokuşu’ndaydı, 2021.
Video-Fotoğraf: Çağrı İşbilir

Uzun yıllar 1 Mayıs 1977’de yaşanan katliam sonucunda ölenlerin sayısı bir türlü çıkarılamamış, çelişkili sayılar kullanılmıştır. DİSK Genel Sekreter Yardımcısı Fahrettin Engin Erdoğan’ın 2016 yılında yaptığı araştırmaya göre 1 Mayıs 1977’de alanda 41 kişi hayatını kaybetmiştir: Ahmet Gözükara, Aleksandros Konteas, Ali Sidal, Ali Yeşilgül, Bayram Çıtak, Bayram Eyi, Bayram Sürücü, Diran Nigiz, Ercüment Gürkut, Garabet Akyan, Hacer İpek Saman, Hamdi Toka, Hasan Yıldırım, Hatice Altun, Hikmet Özkürkçü, Hüseyin Kırkın, Jale Yeşilnil, Kadir Balcı, Kadriye Duman, Kahraman Alsancak, Kenan Çatak, Leyla Altıparmak, Mahmut Atilla Özbelen, Mehmet Ali (Mustafa) Elmas, Mehmet Ali Genç, Mehmet Ali Kol, Meral Cebren (Özkol), Mürtezim Ortulu, Mustafa Ertan, Nazan Ünaldı, Nazmi Arı, Niyazi Darı, Ömer Narman, Özcan Gürkan, Ramazan Sarı, Rasim Elmas, Sibel Açıkalın, Tevfik Beysoy, Yücel Elbistanlı, Ziya Baki ve kimliği belirsiz 35 yaşında bir erkek.

Ardından meydandan kaçarken yakalanan devrimcilerin ve DİSK yöneticilerinin sanık olduğu “1 Mayıs Davası” açılır. Yıllar süren davada ne alanı kan gölüne çevirenler ne de paniği arttıranlar yargılanır. En büyük “faili belli” katliamlardan biri olan 1 Mayıs 1977’den sonra 1978’de de 1 Mayıs yüz binlerce kişinin katılımıyla Taksim Meydanı’nda kutlanır. 1979 ve 1980’de 1 Mayıs kutlamaları yasaklanır. Ancak İstanbul’un çeşitli semtlerinde korsan gösteriler düzenlenir.

Hilton’dan Taksim Gezi’yi de içine alan arazide bulunan Surp Agop Ermeni Mezarlığı’nın tarihi 1560’a dek uzanır. Mezarlığın bir kısmı yol çalışmaları nedeniyle 1912’de istimlâk edilir. İstanbul Belediyesi, 1939’da açtığı davayı kazanarak, yıkımlara başlar ve Gezi’den Harbiye’ye binalar yükselir. Cumhuriyet’ten bu yana sayısız kereler düzenlenen meydan, Adnan Menderes ve Bedrettin Dalan’ın yıkımlarından da geçerek günümüze kadar gelir.

Taksim Meydanı ile ilgili hafızalarımızdan silinmeyecek bir başka olay da Gezi Direnişi’dir. 27 Mayıs 2013’te Taksim Gezisi’nde, Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etmek için bir duvarın yıkılması ve ağaçların sökülmesinin ardından başlayan gençlerin direnişi, polisin orantısız güç kullanımıyla birdenbire büyümüş, kitleselleşmiş ve protesto hareketine dönüşmüştür. Park işgal edilmiş, “Gezi Direnişi” bütün ülkeye yayılmıştır. Eylemler sırasında Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan ve Berkin Elvan hayatını kaybetmiştir. Resmi makamlara göre 2,5 milyon kişinin katıldığı protesto eylemlerine katılanlar hakkında açılan davalar hâlâ devam etmektedir.

Gezi Direnişi, 2013 
Fotoğraf: Mehmet Kaçmaz (NarPhotos)

Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana sayısız kereler düzenlenen, Adnan Menderes ve Bedrettin Dalan’ın yıkımlarından geçerek günümüze kadar gelen meydan, Türkiye’nin en ünlü meydanlarının başında gelmektedir. Bir başka meydan düzenleme önerisi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü bir proje yarışmasıyla 2021 yılında gündeme gelir. Ön elemenin ardından ilk üçe kalan meydan projeleri İstanbulluların oylamasına sunulur ve en çok beğenilen projenin uygulanmasına karar verilir. Ancak bu yeni düzenleme projesi de 1 Mayıs 1977 katliamı gibi toplumsal hafızada yer etmiş, kırılma noktası niteliğindeki tarihsel olayları görmezden gelmiş ve bu yöndeki eleştiri ve beklentileri dikkate almamıştır. Pek çok bileşeni ve dinamiği gözeterek kolektif bir yaklaşımla tasarlanacak bir anıt hem katliamda yaşamını kaybedenleri anmak hem de mekân ve hafıza ilişkisi açısından meydanın tarihsel geçmişini bugüne taşımak açısından önemli bir fırsat olarak hâlâ yapılacağı günü bekliyor.